Kayıtlar

şiirleşirdik zamanında, şimdi entelektüelleşemiyorum

Düşün, aşkın gölgesinde ikimiz. Şen şakrak gülerek eğleniyoruz. Bulutlara ulaşıyor izimiz,  Yağmur tarafından bekleniyoruz. Düşün, aşkın gölgesinde ikimiz. Çocuklar gibi gülüşlerimizle, Kelepçe sağlamlığıyla el ele, Vakit dondurup, dünya durduruyoruz. Düşün, yine şair oluyorum ben. Hiç tükenmeyen ilham kaynağım sen, Sonsuz yokluğun değil de bu sefer, Varlığın kalemi oynatan neden. Düşün, aşkın gölgesinde ikimiz. Kimsecikler yok çevrede, yalnız biz. Sahiden güzel olmaz mıydı? Söyle! Perişan olacağımıza böyle! 24/11/2013 

Quid rides? De te fabula narratur!

 Sorgulasam dünyayı ve ilgilenmesem sonuçlarıyla. Bir mum yaksam karanlığa, neye yarar gözlerimi açmadıktan sonra? Biraz su akıt gözlerine ve gözlerini aç kapa, dünyayı daha temiz göreceksin mutlaka. Ve hatırla! Görmek, aydınlanmak değildir asla. Biraz gezdim. Dünya hiç kimsenin değilmiş. Nereye kök saldıysam bir başkalıkla bir yabancılıkla rastlaştım. Nereye adım atacak olduysam samimi bir yabancılıkla tanıştım. Hangi taşı kaldırsam, hangi ağacın köküne çukur kazsam bir sonradanlık buldum.  Bir uzaklığın uçlarından almak, mesafenin büyümesini sağlar. Buna ayrı kalmak da diyebilirsin, iki ağaç arasına kurulmuş salıncak da. Ne dersen de, var oluş şekilciliğinin yük olduğu şu günlerde elbet sorgulamayacağım sözlerini. Çok yalnız kalınca varoluş şekilciliğini düşünüyorum. Az yalnız olsaydım düşünmeyecektim belki. Az çok ifade ettim demek istediğimi. Az yalnız, bir ağaç gölgesindeyim kafamın içinde waiting for the miracle çalıyor. Bir kaç şişe umut açtım, içiyorum. Bu doktorun bana yazdı

Kuşcuyla Zaman- II

Bir şeyler oluyor Kuşcu. Ruhum bana yabancı kaldı, içimdeki şeytanla mücadelem yüzünden. Anlamıyorsun Kuşcu. İçimdeki şeytan kibir prangalarına vurdu ruhumu. Göz bebeklerimde ki müebbet hüznü, dilimde ki esir olmuş kelimeleri görmeyecek kadar körleşmiş olamazsın Kuşcu. Yalnız bırakma beni Kuşcu. Çek al zincirlerimi şeytanımın elinden, ver ruhumu avuçlarıma. Dayanamıyorum artık Kuşcu. Lisana düşmeden çöp olmuş tefekkürlerimin çığlıklarına, seyyah olmuş aklımın aradığı fikriyatların sessizliğine. Aklım seyyah oldu, fikrini arıyor Kuşcu. Meçhule demir aldı aklım. Avuçlarımda şeytan iblisinin pusulası. Atamıyorum bu pusulayı Kuşcu. Tut elimden Kuşcu. Pusulasız, haritasız kör gecenin ortasında yakomozların aydınlatmadığı ıssız bir denizin ortasında kalmış bir denizci gibiyim Kuşcu. Kutup yıldızım ol Kuşcu, şeytanımla bırakma beni. Bırak elindeki bülbülün gagasını okşamayı Kuşcu. Bülbülün gagasın çıkan manasız seslerle sarhoş olmak benim derdime derman olmaktan daha kıymetli değil mi Kuşcu?

Kuşcuyla Zaman- I

Uçan balonunu elinden kaçıran çocuk ardından bakmaktan başka ne yapabilir ki Kuşcu? Ağlayabilir! Onu da yaptık be Kuşcu, onu da yaptık! Halbuki uçan balonun fıtratında vardır uçmak, hatta adında da. Kaçan balonun yerine yenisini almak işin ucuz yanıydı. Halbuki çocuk için hayat bir cinodan daha pahalıydı. Artık çocuk değiliz. Bana kalsa aslında öyleyiz ama akranlarımız büyüdüğü için bizi de büyümüş sayıyorlar. Üstadım, yapma, çocukluk etme! Sen o uçan balonu elinde tuttukça balonun havası gitgide azalacak ve nihayetinde balon yere düşecek. Sen hangisini istersin? Balonu elinde tutarak günden güne sönmesini görmeyi mi? Yoksa şişkin bir halde uçup elinden kaçmasını mı? Çocuk olsan hangisini seçerdin? Büyük olsan hangisini? Ya da hepsini boş ver Kuşcu! Uçabiliyorsan balonla birlikte uç. Uçamıyorsan hiç zorlama. Çünkü balon bir yere iple bağlıysa, oraya ait değildir. Bırak gitsin. Yeni hayaller kurup durma. Önce tabağındaki hayalleri bitir.

Şah/ I

Herkesin bir mağarası var dostum. Her mağarada binlerce çentik. Her çentiğin bir hatırası. her hatırada koca bir acı!, Mağara büyük ama bir kişiye az, iki kişiye fazla geliyor. Her daim peşinde kişinin gölgesi. Karanlıkta gölgenin bir manası yok belki ama tonlarca ağırlığı var omuzlarda… Neyse işte. Uzun zaman oldu mağaraya çentik kazımayalı. Buda demek oluyor ki uzun zaman oldu yaşamayalı. Yaşam kavgasında boğulan insanlardık neticesinde. Kavgada kendinden çok yanındakini kollayan cinste… Neyse işte. Ağır ağır adımlarımı atmaya başladım mağaramda. Çentiklere bakmadan yürümek istiyordum ama ne mümkün? Her adımda göz ucuyla baktığım binlerce çentik. Binlerce hatırlanacak mesele, onlarca insan, küllüğe basılmış onlarca trajedi… gözlerinde,gözlerinin irisinde…tanrılara yanaşır güzellikler barındıran eşsiz’ tiraje! Bir sigara yakmak istedim, kibritimi çıkarttım önce. Kibriti sürttüm, çıkan kıvılcımların yankısını işittim mağaranın sonu sonsuz ucunda. Ve yanmaya başladı kibritim

Şehrazat'a Cevapsız Mektuplar/ I

Gök gürlüyor, kuşlar uçuyor, karıncalar yuva arıyor, çocuklar top oynuyor, yolcular aileleriyle vedalaşıyor, yeni sigara paketleri açılıyor, güneş doğuyor, ay beliriyor, çiçekler sulanıyor, yaşlı amcalar emekli maaşı çekiyor, döviz tavan yapıyor, borsa çöküyor, kıraathanede tavlayı yenen yenilenin koltuk altına veriyor, mekan sahibi tepsiyle “çaylaaaar” diye bağırıyor, köpek kediyi kedi fareyi kovalıyor, lambalar yanıyor, lambalar sönüyor… Telaşım hiç bitmiyor Şehrazat. Tepeden tırnağa telaşla doluyum. En çok da beynim telaşlı. Ne düşünsem diye düşünüyor her daim. İşte ben Şehrazat, düşünelecek en güzel şeye hasretken ne düşüneceğimi bilememek… Sana hasret bir şaşkın… Ne düşüneceğimi bilemesem de Şehrazat, bugüne değin düşündüğüm en güzel şey, senin beni düşünüp düşünmediğini düşünürken beni düşündüğünü düşünmekti diye düşünüyorum. Düşünüyorum Şehrazat, düşünüyorum. Elimde sigaram, ağzımda bir vuslat türküsü, göz bebeklerimde müebbet hüzün, dilimde ay kesiği bir yara, aklımda sen… Ne v